14 Eki 2009

AYAĞIMIN TOZUYLA BARCELONA

Barcelona gezi yazıları, Barcelona gezi rehberi, Barcelona gezi notları, Barcelona tatil,
Barcelona gezi yazısı, gezi planı, Barcelona turu, Barcelona'de yeme içme, Barcelona'de gece hayatı

Barcelona nasıldı sorusuna vereceğim yanıtlar ancak bizim yapabildiklerimizle, daha doğrusu dört güne sığdırabildiklerimizle anlatabileceğim kadardır.
Çünkü zaten zor olan yeni bir şehri keşfetme işi, yapılacak yüzlerce şey üstüne kurulmuş Barcelona'yla daha da zor ve kapsamlı.
Avrupa şehri olması nedeniyle de cazip olan ufak birşeyin bile daha da cazip hale getirilmiş olması, herşeyin erişilebilir hale getirilmiş olması da cabası.
Yani "eğer sen bu şehri öğrenmek ve yaşamak istiyorsan buyur sana ulaşım, buyur sana bilgi, buyur sana tur:)" diyor her şeyiyle Barcelona...
Otel imkanı sınırsız bir kere, etraf 3 ve 4 yıldızlı otellerle dolu. 5 yıldızlıları da gördüm arada, özellikle çok merkezi ve cafcaflı yerlerde. 3 yıldızlı otel tercihimiz olan AB VILADOMAT beklentilerimizi karşıladı. Merkeze yakındı, temizdi, kahvaltısı güzeldi; daha ne olsun.. Ama bir daha gidecek olsam
LA RAMBL
A civarında bir otelde kalırım-eğer ki çok fiyat farkı yoksa, biz AB VILADOMAT'ta kişi başı oda ve kahvaltı 144 TL ye kaldık.
23-27 EYLÜL tarihleri arasındaki LA MERCE FESTİVALİ nedeniyle bazı oteller fiyatlarını ikiye katl
amışlardı ama bizim otelimizin fiyatları aynıydı.
Otel seçeneklerine tatil.com dan ulaştık, rezervasyon değil de direkt satın alma işi yapmanızı öneririm
çünkü rezervasyon yaptırırsanız size dönüp "bu otel
de yer yok" diyebiliyorlar, iş daha da uzuyor. barcelonaturisme.com ise şehir ve aktivitelerle ilgili çok kapsamlı bir site, hatta gitmeden indirimli biletler
alabileceğiniz bir site.
Gelelim nereye, nasıl gittik, ne yaptık ne yedik kısmına..
DE COLON'da info stationlar var, oradan dilediğiniz kadar aktivite ve tur broşürü alabilirsiniz.
İlk gün DE COLON ve LA RAMBLA 'daydık. DE COLON'da TAPAS tarzı bir yerde yemek yedik, denize karşı; ama bunu önermiyorum çünkü
gereksiz derecede pahalı. Bira içip, ara sıcak tarzı birkaç çeşit seafood yedik, bi de onların P
ALLIA dedikleri rizotto tadında pilavından. Ama sanki
boğazda bir yemek yemiş kadar hesap ödedik. Yani yemek için DE COLON'u önermem.Bizim acemiliğimiz
e
geldi.
LA RAMBLA gördüğüm en kalabalık ve hareketli caddesi Barcelona'nın. Upuzuuun ve gepgeniş bir İstiklal Caddesi düşünün.. Neredeyse her milletten
insan seli..LA RAMBLA'da kendisini değişik heykel görünümüne büründürmüş tipleri ilk gördüğümde çok şaşırdım, eğlenceliydi de.. Onlar dışında portrenizi
çizen, müzik yapan, sihirbazlık yapan, yerde sprey boyalarla çok ilginç bir şov yapıp merakla tamamlanmasını beklediğiniz resimler yapanına kadar değişik
aktivitelere adım başı rastlıyorsunuz. Yolun orta bölümünde hediyelik eşya satan büfemsi minik dükkanların yanısıra heriki tarafta hediyelik eşya satan
ufak dükkanlar da var.
LA RAMBLA' da ayrıca sağlı sollu restoranlar var. Genelde güzel ve şık olanlar 2. katta.Biz son
ak
şam yemeğimizi ATTIC denen bilinen bir
restoranda yedik, yemekleri ve servisi gayet iyiydi, fiyatları orta; ama unutmayın restoranda yemek yediğiniz vakit en az İstanbul'da iyi bir semtte şık bir
yerde yediğiniz zaman ödediğiniz kadar hesabı gözden çıkarmalısınız. LA RAMBLA civarında ünlü restoranlar arasında PLA va RA Restoranları da aklınızda
olsun.
LA RAMBLA' nın ara sokakları da görülmeye değer. Hepsine girip çıkamasak da en işlek sokaklardan birine daldık ve minik bir meydana ulaştık,
Etrafı restoran ve atışırmalıkçılarla doluymuş meğer. Taxidermist'te oturup ilk sangriamızı içtik. S
angria şarap, vişne aroması ve limonla yapılan soft
bir karışım, içimi keyifli.Festival başladıktan sonra bu meydanda konser vardı.Sokak girişinde flamenko gösterisi yapılan ufak bir yer vardı, izleyemedik.
Aslında FLAMENKO için daha orjinal mekanlar da var, LA RAMBLA civarında adı sanırım OPERA DEL FLAMENKO olan yerde şık bir gösteri; isterseniz
yemek eşliğinde isterseniz sadece içecek ve flamenko..Ama ne yazık ki zaman yetmediği için gide
medik;şimdi gitsem ilk yapacaklarımdan biri olur..
LA RAMBLA'nın paraleli-Hard Rock Cafe'yi geçikten sonraki cadde- tam bir alışveriş
cennetiymiş meğer. Zara, Mango,Bershka'nın dibine vuracağınız,
ayrıca bi ton başka giyim, aksesuar ve iç giyim mağazası ile dolu bu cenneti -ne yazık ki- son gecemizde ve dükkanlar kapanmak üzereyken gördük:(
Biz DIAGONAL 'daki daha sınırlı bir alışveriş mekanında dönüp durmuşuz meğer..
BARCELONA BUS TURISTIC'le Barcelona içinde ulaşamayacağınız yer yok. Tarih ve kültür gezisinden, alışverişe,yemeğe içmeye kadar gitmek istediğiniz
her yere bu otobüsler sayesinde erişebilirsiniz. Otobüsten istediğiniz noktada inip tekrar binebiliyorsunuz, yani sınırsız.


Otobüs turunu 2 gün almanızı öneririm çünkü gidilen çok nokta var. Otobüsle gezerken audio ile verilen bilgilerle ne neresidir anlatıyorlar.
(İngilizceyi aksağanlı konuştuğu için tamamen anlayamasam da hiç yoktan iyi oldu. Gerçi iki gün
boyunca turla da turla, adamın teki de yuta yuta ingilizce konuşup dursun olayı ilerleyen zamanda sıkabiliyor ama bu mükemmel bir hizmet). Kısacası, otobüsle rotanızı çizip sonra seçtiğiniz yerlere gidip gezmenizi öneririm. Biz 2 gün boyunca otobüs turunda bazı yerlerde inip gezdik, gezemediğimiz yerlere de otobüs turundan sonra taksiyle gittik. BUS TURISTIC'ten inip ilk gezdiğimiz yer meşhur SAGRADA FAMILIA kilisesi idi. Hala etrafında vinçler ile yapımı sürse ve 1936'da CATALAN
anarşistler tarafından yakılıp yıkılsa da varolan haliyle hayli görkemli ve saatlerinizi geçirebileceğiniz kadar zengin ve detaylı bir kilise. Mimari deha
ANTONIO GAUDİ'nin son 15 yılını adadığı, 127 yıldır yapımı devam eden SAGRADA FAMILIA inanılmaz kalabalık. Kulelerine çıkılaniçerideki asansörün önünde o kadar uzun bir kuyruk vardı ki gözümüz kesmedi, derken arka kapının ordaki pek az kişinin farkettiği asansörün önünden
5 dakikada sıra bize geldi ve 50 m yüksekliğindeki kuleye çıktık.Bu muazzam yapıya oradan bakmak ayrı bir zevkti. İniş ise daracık merdivenlerden..
Kilisenin alt katında GAUDI nin hayatı ve eserlerini anlatan renki bir sergi var. Ayrıca kilisenin y
apım aşamalarını aktaran ayrı bir bölüm ve mimarlık
öğrencilerinin çalışmalarını yaptığı camekanlı yerler. Uzun süre izlemekten sıkılmadığım hatta saatlerde dışarıdan keyifle bakakalacağım bir zenginlik idi..
SAGRADA FAMILIA halktan toplanan ufak bağışlarla bitirilmeye çalışılıyormuş, 2026'da bitmesi öngörülüyormuş, anlamı "Kutsal aile" imiş, yıldaki ziyaretçi
sayısı milyonlarla ifade ediliyormuş ve dedikodulara göre daha dikkat toplaması için özellikle bitirilmiyormuş. Şehrin ve SAGRADA FAMILIA'nın muhteşem
mimarı ANTONIO GAUDI ise Çağdaşlarınca "Tanrının mimarı" olarak bilinip, DALI tarafından "gerçeküstücülüğün babası"adledilmiş çok önemli bu deha
bir tramvayın altında kalarak hayata veda etmiş..
SAGRADA FAMILIA'yı gezdiğimiz gün GAUDI'nin eseri PARK GUELL'e de gittik..GÜELL ailesinin soyluluk göstergesi olarak yapılmış bu park ve 1923 te
halka açılmış. Güzel bir balkondan BARCELONA manzarası görüp, içinde huzurla yürüyeceğiniz; etraftaki gitar sesleri, kültürel aktiviteleriyle kendinizi iyi

hissettiğiniz hareketli ve güzel bir park. Giderseniz Parc Güell’de, dünyanın en uzun oturma bankı olduğu söylenen 152 m.lik Gaudi bankının üzerinde oturma şerefine de erişmiş olacaksınız:)
23 Eylül'de Barcelona'nın ünlü festivali olan LA MERCE başladı. Kentin en büyük festivali 138 yıldır kutlanıyormuş. Hatta bu sene açılışı İstanbul'dan "Medeniyetler Korosu" yapmış; mış diyorum çünkü festivale pek dahil olamadık; şehrin 37 yeri ve 600 etkinlikten bahsederken ve biz Barcelona'yı tanımaya çalışırken festival etkinlikleri ile olan ilişkimiz sadece "uzaktan konser ve panayır görmekle" kaldı.Festival, sadece onun için bile Barcelona'ya
gidilebilecek kadar kapsamlı. Festival 27 Eylül'e kadar devam ediyor.

TIBIDABO ya da TIBIDABO dağı şehrin en yüksek noktası. "En" lerden biri olduğu için bizim

duraklarımız içine kolayca girdi. BUS TURISTIC'le TIBIDABO'ya giden tramvayın orada inip, sonra ikinci bir tramvayla TIBIDABO'ya ulaşıyorsunuz ve Barcelona herşeyiyle gözünüzün önünde..
TIBIDABO eğlence parkı(Parc d’Atraccions) kente 517 m. yüksekten bakan, dönmekten ve tersi dönmekten hoşlananlar için bir lunapark! Ayrıca yüksekten sizi fırlatmak gibi uç aktiviteler de var. TİBİDABO'da yapımı 60 yıl sürmüş görkemli de bir kilise var, içine girmedik; kısıtlı zamanda SAGRADA FAMILIA kilise görme arzumuzu fazlasıyla doyurmuştu.TIBIDABO' da bir otel bile var. Yemeğimizi Barcelona manzarasına karşı kilisenin hemen eteğindeki restoranda yedik. Yemekleri ve servisi
güzeldi.
TIBIDABO ile aynı gün POBLE ESPANYOL'ya gittik. Yine BUS TURISTIC ile hemen karşısında iniyorsunuz bu İspanyol köyü simülasyonunun.1992'de
olimpiyatlar için oluşturulmuş ve İspanya'nın çeşitli yerlerinden mimari örneklerle oluşturulmuş 116 yapının olduğu minyatür köyde, cam ve gitar atölyeleri
bile var. Alışveriş için bisürü minik dükkana girip çıktık. Bir de sergi gezdik. Yerde yatan heykeller ilgimizi hayli çekti. POBLE ESPANYOL 'dan kente
bakmak da oldukça keyifliydi.
TIBIDABO VE POBLE ESPANYOL akşamında PORT OLIMPIC'teki (Olimpik liman) LA BARCA restoranında deniz mahsülüne doyduk. Bir de tamamen
tesadüfen orada ailesi ile yemek yemekte olan MESSI ile bir hatıra fotoğrafı çektirmiş olmamız da cabası.. LA BARCA iyiydi güzeldi; bedeli ise
Barcelona'da yemek için harcanan en yüksek meblağlı adisyondu.. Çıkışta etraftaki bar ve gece klüplerini turladık, pek sarmadı bizi;
GRAN CASINO o günün son durağı oldu. Sadece üst katını gördük, asıl casino alt kattaydı ama inmedik. Casino'da yaşlı teyzeler oturmuş güzel güzel
kumar oynuyordu:)

Yeni bir gün.. Kararlıyız, teleferiğe binip BARCELONA üzerinde dolanacağız. BUS TURISTIC'teki iki günlük turu doldurduğumuzdan otelden teleferik
durağına taksiyle gittik. (Taksiler İstanbul'daki kadar yazıyor aşağı yukarı). Teleferikte yaklaşık 10 dakikalık bir yolculuk yapıyorsunuz, oldukça keyifli.
O güne kadar gördüğünüz yerleri yukarıdan ayırdetmeye çalışıyorsunuz. Bu arada BARCELONA semalarında helikopter turu da vardı, 1 saati kişi başı
300 € olduğu için pek yapılabilir bir aktivite olamadı bizim için.
Teleferik bizi CASTELL DE BARCELONA (castell de montjuïc) 'ya ulaştırdı. Şehir manzarasını görmek için güzel bir nokta. Şehir için kötü anılarla dolu
bir kale. 18 ve 19 ncu yüzyıllarda çıkan ayaklanmaları bastırmak için, şehir, bu kaleden top ateşine tutulmuş. Uzun süre, siyasi suçluların idamları da
burada yapılmış. Kale ile birlikte anılan montjuïc, ayrıca Olimpiyat Stadyumu, Museu Nacional d'Art de Catalunya ve daha önce bahsetmiş olduğum İspanyol
Köyü Poble de Espanyol'u da bünyesinde barındırıyor.
Kale'den teleferikle ayrılıp sonraki durağımız olan BARCELONA ZOO 'ya taksi ile gidiyoruz, kapanma saati akşam 8, koştura koştura geziyoruz hayvanat
bahçesini. Çok düzenli ve 7000 tür canlıyı bünyesinde barındırmasından anlaşılacağı üzere zengin bir mekan. En keyifli anlar yunusların olduğu akvaryum,
foklar ve penguenlerdi. Akvaryum akşam 21.30'a kadar açık olduğu için hayvanat bahçesinden sonraki durağımız OLIMPIC PORT'taki AKVARYUM.
Denizaltındaki hayatı birebir hissedebileceğiniz bir yer burası. Deniz canlılarının yanında ilginç bilgiler var, okumanızı öneririm; ayrıca o kadar garip ve
hayal bile edemeyeceğiniz canlılar göreceğiniz garanti. Özellikle Tünel'de üstünüzden köpekbalıkları geçerken heyecenlanıyorsunuz. Altınızdaki hareketli
platformda cabası,siz yürümeye çalışmadan sadece etrafı seyreyleyin diye inceden düşünülüp inşa edilmiş.
AKVARYUM'da günü bitirirken Barcelona'da gece hayatı için seçtiğimiz yer ROXY BLUE. Şehrin merkezinde -CATALUNYA-yeralan klüpte İstanbul'daki bir
gece hayatından fazlası yok aslında, gece 12'de açılıyor, giriş ücretli; sabaha kadar açık; DJ house ve pop ağırlıklı bol bol dans edebilecek tarzda çaldı,
canlı performans yoktu. Gelince öğrendim ki Barcelona'nın en iyi müzik klübü meğersem LUZ DE GAS isimli kulüpmüş. Bölgenin en iyi canlı performansları
buradaymış.En iyi gece kulübü olan RAZZMATAZZ -Razz Club-ise Loft, Lolita,Pop Bar ve Rex Room isimli 5 odaya sahipmiş ve bir odada farklı bir müzik
türüne ve atmosfere tanıklık etmeniz mümkünmüş.Şehrin en romantik terası ise olimpik limandaki CDLC (Carpe Diem Lounge Club) mış. TIBIDABO'daki
DANZATORİA restoran olarak klüp öncesi gidilebilecek en iyi mekanlardan biriymiş, çok şık giyinmek icap edermiş, gecenin ilerleyen saatlerinde restoran
bara dönüşüyormuş. Barselona' nın en eski ve en iyi caz kulübü olan HARLEM JAZZ CLUB Barselona'nın en eğlenceli ve sempatik mekanı imiş, haftanın
hemen her günü canlı müzik varmış. Mekanların çoğu için rezevasyonun şart olduğunu unutmamak lazım.

5 günlük BARCELONA gezimize bunları sığdırabildik. Tekrar gitsem, ya da vaktim kalsaydı;

GAUDİ'nin Casa Mila ve Casa Enric Battlo apartmanlarını gezerim,
PICASSO Müzesi, Barselona Çağdaş Sanat Müzesi(Museu D'Art Contemporani de Barcelona), Deniz müzesi gezerim,
Dali Müzesi için Barselona’dan düzenlenen günübirlik geziye katılırım,
Papağanlar, portakal bahçeleri ve palmiyelerle dolu PARC DE LA CİUTADELLA'da minik bir gezinti yaparım,
Mimari eserleri toptan görmek için Casa Amaltier’den başlayan rehberli turlardan birine katılırım(bisikletle olanı
tercih ederim)
Katalonya’daki tek milli park, Parc Nacional d’Aigüestortes'e gider çevresindeki köyleri araba kiralayıp turlarım,
Aynı zamanda şarap tadımını da kapsayan ve Katalunya'nın en kutsal yeri olan MONTSERRAT MANASTIRINA
günübirlik turlarla giderim,
OPERA DEL FLAMENCO'da (Las Ramblas yakınlarında) flamenko ziyafeti çekerim.

EYLÜL 2009.
Yazan: Çiğdem EyigünDermist Dermatoloji ve Lazer Kliniği
Koordinatör

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder