18 Tem 2008

Aşk Dini İslam


15 gün Mekke ve Medine günleri geride kaldı, beni en çok büyüleyen şey Kabeydi. Tabi türlü türlü güzel dillerle okunan bir sürü dua varken tek etkilendiğim amcacık sadece "Allah, Allah" diye tavaf ediyordu. Onu duyupta ağlamamak elde değil.

Bu iki mübarek şehre sadece müslümanlar alınıyor. Sanırım müsmülanlar dışında kimsenin Mekke'ye alınmamasının nedeni hicret'in 9. yılında inen Tevbe süresi. Medineyi bilemiyorum.
Bana öyle geldi ki yüzde yüz müslümanların bulunduğu ziyaretçileri de dahil olan bu şehirlerde sevgi ve aşk eksikti. Sanki insanlar sadece azap ayetlerinden kortukları için orada tüm bu ibadetleri yapıyorlardı. Halbuki benim beklediğim manzara güler yüzlü, sevgi dolu, etrafa peygamlerimiz gibi nur saçan insanlardı. Pek göremedim.

En insan, en sevgi dolu halklar ise İslam'ı fethedilmeden kabul eden Malezya ve Endonezya'lı kardeşlerimizdi.

Geçen bir arkaşlarıma bu konudan bahssettiğimde bana çok güzel bir açılım getirdi: Yahudilik 10 emir ve uyulmaması durumunda olacak olan cezalar, azaplarla gelmişti. O zamanlar insanların anlayabileceği seviye ancak buydu. Hristiyanlık ise sevgi ile tanıştırdı insanları. İslamiyet hepsini tasdik edip onlara Aşkı harmanladı. Bu tasavvuf bakışıymış. Ama maalesef şimdiki müslümanlar anladığım kadarı ile geri kaldıkları (bırakıldıkları, niye bırakılıyorsun, niye suçu başkasında arıyorsun, sen kalmışsın geri kardeşim) için ancak azap ayetleri hitap ediyor. Tam fikir tam benimle örtüştü. Orada aradıklarımı bulamasamda kendime çizeceğim yolun haritasını çıkarmamda dersler almamda büyük bir yardımı oldu. Neden bu kadar güzel dine inanan insanlarının ne doğru dürüst ilerlemiş devlet kuramamaları ne de bir araya gelmelerinin sebebi dinimiz değil. Bakış açımız, eğitimimiz, kapasitemiz. Biziz. Oku diye başlayan dine inananlar en başta okumayarak en büyük golü kendilerine atıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder